Şiir Nedir? Ne İçin Vardır?
Toplumsal sorunlarda, ikili ilişkilerde veya kişinin iç dünyasının kargaşasını anlatabilmek için kağıda döktüğümüz iyi bir ikna aracı var, ona şiir diyoruz. Sahi şiir nedir? Hece ölçüsü ve kafiyeden oluşan bir söz cümbüşü mü, yoksa içsel dünyamızı sayfalarca anlatmak yerine, başka bir dille duygularımızın en uç noktasında olanları birkaç dizeyle ortaya koymak mı? Şiirin pek çok tanımı mevcut, hatta sözlüğe girerseniz tüm anlatıları kapsayacak tanımlar bile bulabilirsiniz. Ancak biz bu gün burada sığ bir tanım yerine şiirin gerçekte ne olduğunu konuşup, üzerine düşüneceğiz. Google’a ”şiir nedir” şeklinde arattığımızda karşımıza sıkıcı tanımlar ve pek işinize yaramayacak şiir türleri çıkıyor. Biz bunlardan hiç bahsetmeyeceğiz. Şiirin ne olduğunu ve ne için yazıldığını anlamaya çalışacağız. Tabii konuşacaklarımız sadece bunlarla sınırlı değil.
Bende şiirin ne olduğunu anlamak için çok çaba gösterdim. İyi şiir nedir? Kötü şiir nedir? Veya şiir dediğimiz şey günlük posta gazetesinde çıkan zırvalıklar mı? İyi şair ve kötü şair nedir? Gerçekten böyle bir ayrım yapılabilir mi? Tabii kendim edebi alanda uzman birisi olmadığım için iyi bir edebiyatçı ve dilbilimci olan Emine Arslan’a bu konuyu danıştım. Sağ olsun yine her soruma sabırla cevap verdi. Malumunuz şiir denilen araç, bizlere diğer sanat alanları gibi hep boş beleş işler olarak gösterildi. Hatta ”ne yapcan lan, şair mi olacan” diye bir atıfta yapılır küçükten bu işlerle ilgilenenlere. Tabii bende bunların etkisi altında büyüdüğüm için bu konuyu anlamam, şiirin ne kadar önemli bir araç olduğunu öğrenmem epey bir süre aldı. Bunlar anlatmakla bitmez. Biz en iyisi Emine Arslan ile konuşmamızda nelere değindik onlara bakalım.
Öncelikle Şiir Nedir Ondan Başlayalım
– Emine Hanım, sizin için şiirin bir tanımı var mıdır?
Mevcut dil içinde, söz sanatları, düşler, imgeler sayasinde yeni bir dil oluşturmak; yalnızca kendisi gibi olanın onu anlamasını beklemektir şiir.
– Bu biraz benim için ağır bir tanım oldu. Yeni bir dil oluşturmaktan kastınız tam olarak nedir, açıklayabilir misiniz?
Tam kasıt şudur: şiiri herkes anlamaz. Şiir hali anlatanın ve halden anlayanın dilidir. Örnek vereyim:
Güzeldin Gövden gerilmiş devinmekteydi
Bir tabloda gibi her bakmaya değişen
Karanlık anlamlardan arınan yüzünle
Hakkı verilmiş
Zehirleri alınmış kazanlarda
Demirle birlikte çeliğe koşmaktaydın
Ve döllenmekteydin mengenelerle kucaklanarak
İşçi eğilir bükülür ve doğrulur
Köylü bükülür doğrulur eğilirken
İnsan iyi maden kuyumcuda… Yedi Güzel Adam Şiiri / Cahit Zarifoğlu
Mesela Buradan ne anlıyorsun? Eğer bir şey anlamadıysan bu şiir senin için yazılmamıştır. Ya bu dili öğrenir anlarsın ya da bu hali biliyorsan, bu hal sana tanıdıksa öyle anlayabilirsin.
Emine Arslan bu şiiri bana attığında aslında hiçbir şey anlamamıştım. Sözler bana çok anlamsız gelmişti ve ona saçma bir şeyler söylemiştim şiir hakkında. Çünkü o anlık bu şiirin atmosferini yaşayacak bir ruh halim bulunmuyordu. Ancak daha sonra, onunla olan konuşmamızı web siteye yüklerken tekrar tekrar okuduğumda şiirin neyi anlatmak istediğini, hangi duyguyu yaşatmak istediğini daha iyi anladım. Emine Arslan haklıydı ve onun dediği gibi ”Şiir hali anlatanın ve halden anlayanın dilidir.” Bu sohbetten sonra anlamsız gözle şiirlerine baktığım çoğu şairin şiirleri anlam kazanmaya başladı ve bu şiirlerin dillerini öğrenip duyguları yaşamaya çalışacağım ancak her şairin veya şiirin bana hitap etmesini beklemiyorum tabii, bu zamana kadar hitap edenler bile beni fazlasıyla tatmin etti. Fakat yeni dünyalara açılmak, yeni soluklar almak yaşama renk katar. Şimdi Emine Arslan’a yönelttiğim soruları sizlere aktarmaya devam edeyim.
İsmini Şiir Koyduğumuz Varlığı Belirli Kalıplara Sokmak Ne Kadar Doğrudur?
– Emine hanım, eğer sanat bir ağaçsa ve şiirde bu ağacın bir dalıysa, şiiri belirli kafiyelere, hece ölçülerine sokmak ne kadar anlamlıdır? Öğretim hayatımızda söz sanatlarını öğrenirken her zaman ”gazel” gibi şiirin belirli kalıplarda şekil aldığı tarzlar anlatıldı, diğer yandan sanatın bizlere belirli kalıplara sığmayacağı, onu özgür bırakmamız gerektiği de anlatıldı. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorusunuz.
Bir heykeli realistik de yapabilirsin, fütüristik de sürrealist de… Heykel sanatını birer kalıba sokmuş olur muyuz? Olmayız. Yaratıcı özne/yaratıcı ben, eserinin hangi soyut veya somut duyuya hitap etmesini istiyorsa ve hangi üsluba daha yakın hissediyorsa o üslupla verir eserlerini. Bu nedenle şiirde kalıp bir engel değildir.
Şiir Şart mıdır?
– Peki şiir hayatımız için bir gereklilik midir? Tutup bir kenara atsak ne kaybımız olur? Hali hazırda toplumun pek ilgisi var denilemez.
Heykeller olmasa, müziksel ritimler olmasa, resimler olmasa, sanatsal mimarî olmasa hiçbir şey olmaz ama sanat insan ruhunun kendini ifade ediş biçimidir. Ne demiş Mustafa Kemal, “Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
Diyor Emine Hanım. Belki de bu soruya verilebilecek en güzel cevap, sayfalarca anlatacağımız bir şeyi Mustafa Kemal Atatürk’ün tek bir sözünü kullanarak özetlemesidir. Şiir veya özlü sözler bunlar için de gereklidir. Sayfalarca anlatım yapmaya gerek duymadan harika kelimelerin uyumu ile onu karşı tarafa aktarmak, düşünmesini sağlamaktır.
Bizi biz yapan şeyleri bir düşünün. Sizce diğer hayvanlardan neyi farklı yapabiliyoruz? Tabii ki bu sorumda insanında bir hayvan olduğu gerçeğini tutup kenara atmıyorum ancak bizi onlardan ayıran bazı özellikler mevcut. Düşünmek mi dersiniz? Hayır, bu bizi geri kalan canlılardan farklı yapmaz çünkü sistematik düşünüp kararlar alabilen bir çok hayvan var. Ürettiğimiz teknoloji mi cevap? Bu da değil, çünkü ilkelde olsa bazı maymun türleri taş, sopa kullanmayı biliyor. Bu da binevi bir teknoloji sayılır. Sonuçta insan atalarının da ilk kullandığı teknoloji bir taş parçası idi. Peki biz diğer canlılardan neyi farklı yapıyoruz? İşte bunun cevabı sanatımızda ve kültürümüzde saklı. Emine Arslan tam da bunu söylüyor, ”Heykeller olmasa, müziksel ritimler olmasa, resimler olmasa, sanatsal mimarî olmasa hiçbir şey olmaz.” diyor. Bizi biz yapan, gelişmemizi ve farklı olmamızı sağlayan şey inançlarımız, sanatımız ve kültürümüzdür. Eğer insandan sanatı, inançları veya kültürünü alırsanız geriye ne kalır? Diğer hayvanlardan nasıl bir farkımız olur. Tabii her hayvanı diğer hayvanlardan ayıran belirli özellikleri mevcuttur, insanı da diğer hayvanlardan ayıran en büyük özellik sanatı, kültürü ve yan ürünleridir. Bu gün burada bu eylemi gerçekleştirmenizi bile sanata borçlusunuz. Sanat hafife alınacak, hayatımızdan uzaklaştırılacak basit bir şey kesinlikle değildir.
Öyle ki insanlar ilk yazılı eserleri ortaya koyarken bizim burada yaptığımız gibi düz metin yazmak yerine bir takım şiir dilini kullandı. Dilbilimci Emine Arslan ”ilk yazılı eserlerin şiir, yani epope şeklinde ortaya çıktıkları bilinir.” Diyor. Kabaca bu gün gördüğünüz tüm makalelerin, romanların, deneme türlerinin ve geri kalanın ilk atası şiirdir. Şimdi burada bu okuma eylemini yapmayı neden sanata borçlu olduğumuzu anladınız mı?
Emine Arslan ile yaptığımız sohbeti elimden geldiğince sizlere aktarmaya çalıştım. Gelecekte sanattan, dil biliminden, sosyolojiden konuşmaya devam edeceğiz. Yazı hakkındaki fikirlerinizi aşağı kısma yorum olarak yapabilirsiniz. Ayrıca Emine Arslan yaptığımız diğer sohbetlere hemen aşağı kısımdan ulaşabilirsiniz.
Emine Arslan’ın En Sevdiği Şiirler
- René Char – Aykırı Davranmak
- Charles Baudlaire – Okuyucuya
- Ahmed Arif – Otuzüç Kurşun
- William Shakespeare – 66. Sone
- Nazım Hikmet – Ceviz Ağacı
Diğer Sohbetler:
aslı güngör müzikleri manga müzikleri yıldız tilbe müzikleri ferdi tayfur müzikleri diyar müzikleri