Komünizm Nedir?

Komünizm diğer şeylerin yanı sıra malların ortak mülkiyetini destekleyen politik ideolojiyi ifade eder. Komünizm çoğu kişi için ütopik bir kavramdır. Komünizmin hakim olduğu bir Dünyada veya devlette her şey eşit olmak zorundadır. Sosyal statü farklılıklarının olmaması gerekmektedir. Eşit bir finansal dağılım sağlanmalıdır. Eşit haklar olduğu gibi herkesin özgürlükleri de eşit olmak zorundadır. Böyle bir toplumun yaratılması günümüzde çok olağan dışı görünse de, komünizm mi savunanlar bunların uygulanabilir ve işleyebilir olmasından şüphe duymuyorlar.

Başka bir deyişle komünizm; toplumdaki her bireyin, ortaya koyulan emekten eşit olarak faydalanmasını savunmaktadır. Böyle bir toplumda kişilerden ziyade devlet her şeye hakim olacak ve gerçek işi üreten bireyler olacaktır. Çok zengin olanların malları fakirlere dağıtılarak, zengin daha az zengin, fakir daha az fakir olmuş olacak. Sonuç olarak herkes aynı ekonomik statüye ulaşacak. Günümüzün Türkiye’sinde var olan gelir dağılımın eşitsizliğine baktığımızda bir nebze komünist yaklaşımlara ihtiyaç duyduğumuzu bu tanımlar üzerinden rahatlıkla görebiliriz.

Komünizmin Babası: Komünist İlkelerin Doğuşu

Alman bir sosyolog, filozof, ekonomist ve gazeteci olan Karl Marx, Komünizmin babası olarak kabul edilir. Marx, 1848 yılında ”Komünist Manifesto” adlı eseri başta olmak üzere pek çok kitap yayınladı. Marx’a göre böyle bir ütopik toplum ancak ırkçı olmayan ve belirli sınıfların kaldırıldığı toplumlarda elde edilebilirdi. Böyle bir düzeni kurmak için Marx, üç eylem aşaması göstererek tarif etmiştir:

  • İlk olarak mevcut rejimi devirmek, eski sistemi tamamen yok etmek gerekmektedir.
  • İkinci olarak yönetime diktatör ve otoriter bir lider getirilmelidir.
  • Üçüncü olarak getirilen bu lider, herkesi komünizmin ideallerine göre hareket ettirmek, özel mülkiyet ve servetin sağlanmamasını kontrol etmelidir.

Marx’a göre idealist bir komünist toplumda, bankalar tek bir merkezde toplanacak, eğitim eşit şartlarda olacak, sanayi, tarım ve tüm alt yapı tesisleri devlete ait olacaktır. Özel mülkiyet ve miras hakları kaldırılacak, herkesin gelir durumuna göre vergilendirme uygulanacaktır.

İlk Komünist Ulusun Doğuşu ve Vladimir Lenin

Dünya devletlerinin hızla demokrasiye geçtiği bir dönemde Rusya, Kralın mutlak güçle yönettiği bir monarşiydi. Eskiden Rusya’da krala ”Çar” derlermiş. Bu kelime imparator anlamına geliyor. Bu yönetim şeklinden Rus halkı çok fazla çile çekti, sürekli soğuk geçen günler de halk kesimini canından iyice bezdiriyordu. Yeni bir ayaklanma ve yeni bir sistem kaçınılmaz olarak gerçekleşecekti. Ayrıca Birinci Dünya Savaş’ında halk büyük ekonomik kayıplar yaşadı, bundan dolayı otoritesi bozulmayan ve zengin günler yaşayan imparatorluk dahada sevilmez oldu.

Tüm bu gerginlik ve kaos ortamı 1917 yılında Şubat devrimi olayına neden oldu. Fabrikada çalışan işçiler ve askerler tarafından sloganlar atılarak isyan girişiminde bulunuldu. İsyanlar orman yangını gibi bir anda her yere yayılmıştı, yeni bir devrim harekatıydı bu. Öyle ki Rus çarı bile tahtını bırakmakta buldu çareyi. Onun yerine ikinci bir hükümet kuruldu ve Kralın yerini aldı.

Bu kargaşalar esnasında Vladimir Lenin, stratejik hareketlerde bulunarak komünist yanlısı olanlarla anlaşmalar yaptı. Bir yandan da birinci dünya savaşını sürdürmeye devam etti. 1918 yılında Rus Komünist Partisini resmi olarak kurdu. 1918-1992 yılları sonunda 15 ülkeyi içeren SSCB veya Sovyetler Birliği kuruldu.

Komünist bir devlet olan eski Sovyetler Birliği tarafından kullanılan bayrak.

Komünist Liderler Ve Politikaları

Ütopik bir devlet düzeni isteniyordu ve bunun için bazı şeyler diretilmeliydi. Lenin, komünizmi yaymak için pek çok politik yol izledi, sözüne karşı gelenleri ise infaz etti. Tıpkı naziler gibi Lenin’de politikalarını karşı gelenleri cezalandırmak için kamplar oluşturdu ve bu kamplarda milyonlarca kişiyi öldürdü.

Aynı şekilde komünizme gönül vermiş, bu sevdası için pek çok insanı gözünü kırpmadan öldürecek insan geçmiştir dünyadan. Bunlardan biri 1976 yılında Kamboçya’ya başkan olan komünist ve diktatör lider Pol Pot’dur. O da Lenin gibi milyonlarca insanın canına kıymıştı ideallerini yerine getirmek amacıyla.

Stalin’in Yükselişi

1924 yılında Lenin öldükten sonra yerine Joseph Stalin geçti. Stalin’de, Lenin’den kalan politikaları aynı şekilde sürdürdü. Bunlara ek olarak kötü olan ekonomiyi düzeltmek adına Rusya içinde daha çok sanayileştirme yapmaya gitti. Ayrıca kendine karşı gelenlerin infazını sürdürmeyi Lenin’den daha ağır bir şekilde yapmaya devam etti. Stalin’den sonra yönetime geçen liderler Sovyetler Birliği’nin yıkılışına kadar Lenin’den kalan uygulamaları sürdürdü.

Soğuk Savaş ve İlk Komünist Ulusun Yıkılması

İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD ve Sovyetler Birliği, soğuk savaş dönemine girdi. Rusya bir yandan komünizmi dünyaya yayma çabalarına devam ediyordu. Uzay yarışının başlamasıyla iki tarafta çok gergin anlar yaşamaya başladı. Diğer devletler üçüncü dünya savaşının çıkmasından oldukça ürperiyordu. Sonunda Sovyetler Birliğinin soğuk savaş döneminde fonları tükenmeye başladı. İlk uzay yürüyüşü, ilk uzaya hayvan gönderen ülke Rusya olsa bile hiçbiri Amerika’nın Ay’a insan göndermesi kadar etkili olmamıştı.

Bu süreçten sonra Sovyetler Birliği ekonomisi iyice çöküş yaşadı. 1985 yılında iktidara gelen Mihail Gorbaçov, ekonomiyi düzeltmek ve ABD ile gerginlikleri azaltmak adına yeni ilkeler benimsedi. Ancak onun yumuşak politikaları başarısız olmaya mahkumdu. Yıl 1991’e geldiğinde Boris Yeltsin’in başkanlığı sırasında Sovyetler Birliği resmen yıkıldı.

Marksist Olmayan Komünizm

Marksist komünizm devletin önce sosyalist düzeni oturtmasını beklemeyip, direkt ağır yaptırımlar uygulayarak komünist sistemi uygulamayı kabul görür. Örneğin Kamboçya komünist başkanının yaptığı buydu. Neticesinde 2 milyondan fazla insanın ölümüne sebep oldu. Bütün Komünizm bu şekilde işlemek zorunda değildir.

Bugün Komünizm

Günümüzde Rusya komünist bir devlet değil. Cumhuriyetçi ve kapitalist ekonomiyi destekleyen bir yönetim şekli uyguluyorlar. Rusya Komünist Partisinin devamı olarak PKP şuan yürürlükte ancak onlar devrimci komünist bir rejimi değil, reformist komünist sistemi benimseyerek hareket ediyorlar.

Çin, bugün var olan en büyük ve en güçlü komünist devlettir. Çin Komünist Partisi 1949 yılından bugüne iktidarlığını koruyor. Muhalefetin tepkilerine de her zaman sert yanıt veriyor. Neredeyse komünizm sarsılmaz derecede güçlü bu ülkede.

Küba ve Vietnam’da günümüzün tek partili komünist devletleri. Her iki devletinde ekonomisi çok iyi sayılmaz. Kendi ülkelerinde yatırım yapacak yatırımcılar ayırıyorlar ve pazar arayışlarını sürekli sürdürüyorlar.

Kuzey Kore, eski Sovyet tarzı komünizmi devam ettiren tek ülke. Son derece baskılı bir rejim uygulanıyor ve insan haklarına ve özgürlüklerine kısıtlama getirdiği için diğer ülkelerce sürekli eleştiriliyor.

Komünizmi Eleştirmek

Günümüzde pek çok kişi komünist rejimi eleştiriyor. Bunu yaparken tarihsel süreçte komünist liderler tarafından infaz edilen büyük kitleler öne sürülüyor. Haklı sayılırlar, marksist komünizmin bir an uygulanabilir olması imkansızdır ve sonuçları ağır olur. Diğer yandan komünistlerin bu istekleri beğenilse de aşırı hayal ürünü olarak görülüyor. Herkes böyle bir devlet düzeninin hayalden başka bir şey olmayacağı görüşündedir.

Ancak sosyal devlet anlayışı geliştirilir ve ağır adımlarla ilerlenirse komünizmin muhteşem dünyasına insanlar katılabilirler. Bu konuda daha söylenecek çok şey var, komünist bir devlet nasıl olur o da gelecek yazılarımızda tek tek ayrıntıları ile anlatarak karşınızda olacağım.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir