Doğum Sonrası Psikolojik Zorluklar Nelerdir?

Doğum yapmak ve çocuk sahibi olmak, bir kadın için çok önemli bir süreçtir. Bu süreçte kadınlar her duyguyu dolu dolu yaşarlar. Mutlu olurlar, hayal kurarlar, zaman zaman kaygılanırlar ve bunların yanında birçok fiziksel zorluğu da tecrübe ederler.  Hamilelikte, doğum ve doğum sonrası süreçlerde kadınların vücudunda  fizyolojik ve hormonal birçok değişiklik olur. Bu değişimler de muhakkak onların psikolojisini etkiler. Doğum esnasında epinefrin ve kortizol hormonlarının artmasıyla stres fazlasıyla yoğunlaşır. Doğumdan sonra da bebek bakımı gibi özen isteyen bir süreç devreye girer ve buna  sırt ağrısı, dikiş acısı gibi farklı farklı fiziksel problemler de eşlik etmeye devam eder. Aslında bu sürecin güzel ve doğal olmasının yanı sıra, stresli ve yoğun olduğu gerçeği de annelerde bazı psikolojik zorluklara sebep olabilir.

En başında belirtmeliyiz ki bahsedilen tüm zorlukların medikal yöntemlerle ya da psikoterapi  ile tedavisi mümkündür. Bu zorlukların sebebi kişinin kendisine doğrudan atfedilemez, biyolojik ve çevresel faktörler sebebiyle anne bu zorlukları tecrübe eder.

POSTPARTUM (DOĞUM SONRASI) STRES BOZUKLUĞU

Anne doğum yapmıştır. Aslında işin zorlayıcı kısmı bitmiş gibi görünse de, artık annenin hayatında büyük bir sorumluluk vardır. Minik bebeğinin bakımını üstlenmek zorundadır. Bu evrede anne uykusuz ve halsiz kalır. Bebeğinin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamama konusunda kaygılar yaşayabilir. Bebeğine yetemediği gibi bilişsel çarpıtmalar anneyi daha da stresli ve huzursuz bir ruh haline itebilir. Eğer ailenin maddi olanakları kısıtlıysa, bu da anne için bir stres faktörü olabilir.

Tüm bunların yanında anne değişen vücuduna alışmaya çalışır, ve eşi tarafından beğenilmeme korkusu olabilir. Bu olumsuz düşüncelerden dolayı kişinin anne olmakla alakalı kafasından olumsuz düşünceler geçebilir, bu da annenin çocuğuna karşı kendini suçlu hissetmesine yol açabilir. Tüm bu düşünceler, hormon değişiminin ve çevresel faktörlerin de etkisiyle anneyi adeta ele geçirir ve annede bir kaygı bozukluğu yaratır. Eğer doğum sonrası strese nelerin sebep olabileceğini maddeler halinde özetlemek istersek;

  • Uyku problemleri
  • Finansal problemler
  • Bebeğin bakımıyla alakalı kaygılanma
  • Yeni vücuduyla beğenilmeme korkusu
  • Bebeğine karşı suçluluk duygusu

POSTPARTUM STRES BOZUKLUĞU OLAN KİŞİLER NELER YAPMALI?

Böyle stres dönemlerinde çevrenizdeki insanların desteği çok önemlidir. Elinizden geldiğince size karşı yapıcı davranan arkadaşlarınızla, ailenizle vakit geçirmeye çalışabilirsiniz. Onun haricinde, yeni doğmuş bir bebekle ilgilenmenin duygu dolu ve gerçekten mutluluk veren bir iş olmasının yanında bazen yorucu ve stresli bir iş olabileceğini de kabul etmemiz gerekir.Bazen anneler de yorulabilir, sinirlenebilir, kendini kötü hissedebilir.  Onların da bir birey olarak duygusal ve fiziksel ihtiyaçları olabilir.

Doğum sonrası dönemin çok doğal bir süreç olduğunu, içinde yoğun duygularla birlikte sorumlulukların da olabileceğini kendimize hatırlatmamız ve bunun normalliğini kabul etmemiz gerekir. Çevresinin desteğiyle de rahatlayamayan, kendisini huzursuz hisseden kişiler ayrıca profesyonel yardım da alabilirler.

POSTPARTUM (DOĞUM SONRASI) DEPRESYON

Doğum sonrası depresyon, doğum sonrası stres bozukluğunun bir üst aşaması olarak da görülebilir. Doğumdan sonraki ilk sene içerisinde herhangi bir dönemde ortaya çıkabilir. Fakat genellikle ilk birkaç hafta içerisinde belirtileri görülmeye başlar. Depresyon döneminde, stres dönemine göre semptomlar çok daha yoğun yaşanır. Bu dönemde annenin işlevselliği ciddi miktarda azalır. Hiçbir şey yapmak istemez, enerjisi azalmış hisseder. Gün içindeki genel modunda depresiflik ve umutsuzluk hakimdir.Üzerinde  bir gerginlik hissedebilir. Kendini suçlu ya da değersiz hisseder.  Normalde yapmaktan keyif aldığı şeyler onu eskisi gibi mutlu etmez. Kendine ya da bebeğine zarar verme isteği doğabilir.

Sorumluluklarını yerine getirmekte zorlanır. Bebeğinin ihtiyaçlarını yerine getirmek istemeyebilir, ya da aşırı derecede üstüne düşebilir. Uyku düzeni bozulur. Yeme alışkanlıkları değişir. Hafızada ve karar vermede güçlükler yaşar. Fakat bunlar arasında en önemlisi, bu belirtilerin annenin günlük hayatındaki işlevini ne miktarda etkilediğidir. Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre doğum sonrası depresyon tanısı almanız için bu belirtilerden en az 5 tanesine sahip olmanız gerekir.

POSTPARTUM DEPRESYON NASIL TEDAVİ EDİLİR?

      Doğum sonrası depresyon, diğer depresyonlar gibi tedavi edilir. Farklı grup antidepresanlar, doktor tarafından reçete edilebilir. İlaçların etkisini görmek için 3-4 hafta gibi bir süre geçmesi gerekmektedir. İlaçlardan olumlu yanıt alınsa dahi ilacın oluşabilecek yan etkilerinden korunmak için, ilaç bir anda kesilmez. Doktor gözetiminde doz düşürülerek kesilir.

      Psikoterapi yönünden bakılacak olursa, özellikle bilişsel davranışçı terapilerden yüksek fayda alınmaktadır. Çeşitli ev ödevleriyle ve yapılan konuşma seanslarıyla kişinin işlevselliğini düşüren yanlış düşüncelerini değiştirmek hedeflenir. Kişi, bu düşüncelerini nelerin tetiklediğini bulması konusunda yardım alır, ve bunlarla nasıl başa çıkıması gerektiği anlatılmaya çalışılır.

POSTPARTUM (DOĞUM SONRASI) PSİKOZ

Doğum sonrası psikoz, doğum sonrası depresyonla zaman zaman karıştırılabiliyor. Fakat arasında ciddi farklar olduğunu söyleyebiliriz. Psikoz, psikiyatrik ve en kısa sürede tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Fakat depresyon ya da stres bozukluğu kadar sık görülmez. Psychiatric Times ‘ın Haziran 2014’te yayınladığı rapora göre her  1000 doğum yapan annenin,  yaklaşık 1-2 ‘sinde görülebilir.

Kişinin ailesinin ya da kan bağı bulunan diğer kişilerin daha önce psikotik (bipolar, şizofreni) bir rahatsızlık geçirmiş olması da doğum sonrası psikoz ihtimalini arttırabilir. Psikozun semptomları, depresyon ve kaygı bozukuluğuna göre çok daha ciddi olduğu için hastanede tedavi gerektirebilir. Psikoz semptomlarına maddeler halinde bakacak olursak;

  • Bebeğe zarar verme düşüncesi
  • Bebekle bağ kurmada zorluk yaşama
  • Uyku bozuklukları
  • Duygusal tepkiler verememe, yüz ifadesinin duruma/duyguya uymaması
  • Gerçek olmayan birtakım düşüncelere sahip olmak
  • Gerçekte olmayan sesler duymak, görüntüler görmek
  • Yeme bozuklukları
  • Zihin bulanıklığı
  • İntihar düşüncesi

Anne, bebeğinin kendisinden alınmasından korktuğu için bu düşüncelerini ve duygularını çevresindekilerden gizlemeye çalışabilir. Fakat, baba ya da aileden bir başkası bu belirtilerden birini farkettiği zaman kişiyi acilen profesyonel yardım için yönlendirmelidir.

POSTPARTUM PSİKOZ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Bu süre zarfında anneyle bebeğin, anne iyileşe kadar ayrı tutulması ikisinin de güvenliği için çok daha iyi olacaktır. Anne için çeşitli tedaviler uygulanabilir. Doktor önerisiyle, antipsikotik ilaçlar ya da antidepresanlar kullanabilir, psikolog tarafından terapilerle destek alabilir, hastanede gözetim altında tutularak tedavi edilebilir ya da EKT( elektroşok tedavisi) uygulanabilir. Fakat annenin mutlaka profesyonel bir yardım alması gerekmektedir. Postpartum psikoz önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır.

GEÇMİŞTEN BİR POSTPARTUM PSİKOZ ÖRNEĞİ

Yaklaşık 17-18 sene önce Texas’ta gerçekleşmiş bir olay. Adli psikoloji alanında çok tartışılmış ve adli psikolojiye yön vermiştir. Andrea Yates adında postpartum depresyon ve postpartum psikoz semptomları olan, aslında daha önce psikolojik tedaviler alan bir kadın.  Olaydan önce doktor gözetiminde anti psikotik ilaçlar ve antidepresanlar kullanıyormuş. Durumu tam iyileşir gibi olmuş ki babası hayatını kaybetmiş. Daha sonra da ilaçlarını almayı bırakmış.

Andrea Yates ve Ailesi

Bir gün sabah kocası evden gittikten sonra evdeki beş çocuğuna öncelikle kahvaltılarını vermiş. Daha sonra banyoya gidip küveti suyla doldurmuş. Öncelikle 3 yaşındaki çocuğunu küvette boğarak öldürmüş ve ardından alıp kendi yatağına götürmüş. Daha sonra 2 yaşındaki kardeşini de aynı şekilde boğmuş, ve diğer kardeşinin cesedinin yanına yatırmış. Ardından 5 yaşındaki çocuğuna da aynı şeyleri uygulamış ve onu da odaya götürmüş.  Ondan sonra da 6 aylık bebeğini alıp suyun içine bırakmış. O da boğularak can vermiş. Onun da cesedini alıp kardeşlerinin yanına götürmüş. En sona en büyük çocuğu olan 7 yaşındaki oğlu kalmış. Oğlu bir gariplik olduğunu sezmiş ve annesine neler olduğunu sormuş. Bir tehlike olduğunu fark edince annesine karşı direnmiş fakat bir işe yaramamış. Annesi onu da küvette boğmuş. Sonra polisi arayıp eve çağırmış ve ardından kocasını arayıp, ona da eve gelmesini söylemiş.

Andrea Yates polislere suçunu itiraf etmiş, ve bunu 2 yıldır planladığını söylemiş. Çünkü kendisinin iyi bir anne olmadığını ve çocuklarının iyi gelişemediğini, bu yüzden de onları öldürmesi gerektiğini düşünüyormuş. Aynı zamanda kendisini şeytanın yönlendirdiğini söyleyen Andrea Yates, yaptığı açıklamalarda şeytanın kendisiyle ve çocuklarıyla televizyon üzerinden konuştuğunu ve duvarlarda da şeytana dair semboller gördüğünden bahsetmiş.

       Doktorlar tekrar yaptıkları incelemede, Andrea Yates’in eğer çocuklarını öldürürse kendisinin infaz edileceğine ve böylece şeytanın çocuklarından uzak duracağına inandığını ve bu yüzden çocuklarını öldürdüğü sonucuna varmışlar. Yani onun inancına göre;  çocuklar ölünce cennete gideceklerdi ve hem şeytandan korunmuş olacaklardı, hem de tanrının yanında güvende olacaklardı.

Andrea Yates bu olaydan sonra tutuklanmadı, onun yerine tedavi olması için hastaneye yatırıldı. Hala hayatına Texas’taki hastanede devam ediyor…

KAYNAKÇA

Ayşenur Atın

Merhaba, ben Ayşenur Atın, 22 yaşındayım. Nişantaşı Üniversitesi’nde psikoloji okuyorum. Psikoloji biliminin içinde özellikle çocuk ve ergen psikolojisine, onların gelişim süreçlerine özel bir ilgi duyuyorum. Öğrendiğim bilgileri ve tecrübelerimi, yaptığım araştırmalarla birleştirip bilinçlenmek ve bilinç kazandırabilmek adına makaleler yazıyorum. Özel hayatımda ise en ilgi duyduğum şey zentangle çizmek diyebilirim. Onun haricinde çeşitli edebi türlerde de amatör olarak yazı yazıyorum. Herhangi bir öneri, soru yahut eleştiriniz için aysenur.atin kullanıcı adıyla bana instagramdan ulaşabilirsiniz.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir