Dünya Dışı Yaşamı Neden Bulamadık?
Yaklaşık 60 yıl önce bir gece fizikçi Enrico Fermi gökyüzüne baktı ve “Herkes Nerede?” Diye sordu. Uzaylılardan bahsediyordu.
Günümüzün bilim insanları evrende milyarlarca yaşamı sürdürebilecek gezegen olduğuna hem fikir. Peki o kadar çabaya ve uğraşa rağmen neden hala uzaylı dostlarımız hakkında en ufak bir ip ucu yakalayamadık? Belki de evrenin hızı sandığımızın çok daha üstündedir. Belki farklı gezegenlerdeki gelişmiş medeniyetler, bizleri hor görür. Ya da çok gelişip nükleer silahlar ile kendilerini yok ettiler? Bunların hepsi birer hipotezden ileriye gitmez ancak Carl Sagan’ın dediği gibi “Bir yerlerde inanılmaz bir şey keşfedilmeyi bekliyor.” ve oralarda bir şeylerin var olduğuna bizlerde çok umutluyuz.
Şimdi bilim insanlarının Fermi paradoksuna öneri olarak sunduğu cevaplara bakalım.
Uzaylılar Su Altında Yaşayabilir?
Uzaylılar ile iletişime geçmeyi istiyorsak öncelikle bir kaç kalın bu tabakasını kırıp altına bakmamız gerekebilir. Yabancı hayat muhtemelen donmuş gezegenlerin altlarındaki büyük okyanuslarda var olabilir.
Dünyalılar için en önemli yaşam kaynağı şüphesiz sudur. Gökbilimciler sadece Güneş sistemi içerisinde birden fazla uyduda su bulunduğunu söylüyor. NASA’da fizikçi Alan Stern, bu buz tabakaların altında, kocaman okyanuslar içinde yer alan, bu ortam koşullarına göre evrimleşmiş harika yaşam formları olabileceğini dile getiriyor.
Yani bir teleskopla bakarak onları görmemiz, var olduklarına deliller bulmamız çok zor. Peki onların kafalarını yukarı kaldırıp bir gökyüzün olup olmadığının farkına varmalarını bekleyecek miyiz? Yapılan çalışmalar hiçte bunu göstermiyor. Yakın zamanda o buz devlerine gelişen teknoloji sayesinde kesinlikle gidilip bakılacak. Şimdi Bir diğer öneriye geçelim.
Uzaylılar Süper Dünyalarda Yaşayabilir
Süper Dünya’nın astronomideki terim karşılığı, Dünya’dan 10 kat daha büyük bir kütleye sahip gezegenler için kullanır. Bu dünyalar üzerinde su sıvı halde bulunabilir, bu durumda bu büyük kütleli gezegenler üzerinde yaşam olma ihtimalini destekler. Yalnız bir sorun var muhtemelen her zaman kendi büyük dünyalarında tutsak olarak kalacaklar. Onlarla hiç karşılaşamayacağız. (İki Kat Büyük Dünyada Yaşamak)
10 kat büyük kütleli dünyada şuan ki duruma göre 2.4 kat daha bir çekme gücü uygulanacaktır. Yani uzaylıların roketlerinin, gezegenin yer çekiminden çıkmasını sağlayacak motor gücü hiç bir zaman yeterli olmayacaktır. Roket dedik, motor dedik, muhtemelen o gezegenlerde para birimi de olmuş olacak. Bu denli güçlü bir motor yamaya teknolojileri ve üstüne paraları yetmeyecektir.
Onlar Var Ama Biz Göremiyoruz
Popüler kültür uzaylıları bizlere yeşil, kel ve insanımsı yaratıklar olarak tanıttı. Yapılan bir araştırmada 137 kişiye yukarıda ki resim içinde uzaylı yaşamı için bazı işaretlerin olduğu söylenildi. Sonuç ilginçti yukarıda ki resimdeki takım elbiseli siyah maymunu sadece yüzde otuzu fark edebildi. Görülmesi istenen detay tabiki de buydu fakat katılımcıların çoğu bunu fark edemedi bile. Gerçekte de uzaylılar muhtemelen maymunlar gibi bir şeye bakmazlar. Bizde onları ışık ve ses dalgaları ile anlamamızda güç olabilir.
Bu araştırma bize neyi gösteriyor? Temel olarak hayal gücümüz ve teknik algı sistemimiz dünya dışı yaşama bizi götürmede bizleri sınırlandırabilir. Eğer farklı perspektiflerde bakmayı öğrenemezsek, yüzümüze bakan yeşil devi hiç bir zaman göremeyiz.
Yüksek Teknoloji
“Uzaylıları bulmaya ne kadar yaklaşırsak, onları yok etmeye de o kadar yaklaşırız” diyor fizikçi Alexander Berezin. Bu çok muhtemel tabi onlar ilk bizi yok etmezse.
Fizikçi Alexander Berezin diyor ki ” kendi güneş sistemimiz dışında gelişmiş büyük bir uygarlık ile karşılaşmak, dünya üzerinde diğer canlılara verdiğimiz mücadele tarzında olabilir”. Yani fizikçi Alexander Berezin gelişmiş bir uzaylı türünün bizleri bilerek öldüreceğini söylemiyor. Sadece, bir inşaat ekibinin gayrimenkul inşa etmek için bir karınca yuvasını yıktığı zaman nasıl farketmiyorlarsa öyle olabilir diyor. Yani kim karınca, hangimiz buldozer bu tartışılır. 🙂
Uzaylılar İklim Değişikliği Yüzenden Ölmüş Olabilir
Bir medeniyet kendi gezegenindeki kaynakları ne kadar hızlı tüketirse kendi sonlarını getirebilir. Dünya üzerindeki devam eden iklim değişikliği krizinden bunu yeterince iyi biliyoruz . Öyleyse, gelişmiş, enerji dolu, yabancı bir toplumun aynı sorunlara yol açması mümkün değil mi?
Astrofizikçi Adam Frank’e göre, bu son derece muhtemel. Frank, bu yılın başlarında, bir varsayımsal uzaylı medeniyetinin nasıl yükselip düşebileceğini simüle etmek için bir dizi matematiksel model yürüttü. Bu senaryolar kaynakların enerjiye dönüşümü ile ilgili. Ve kötü haber ise oluşturulan dört istatiksel modelden 3 gösteriyor ki bu durumda olan medeniyetler kendi sonunu hazırlıyor. Yenilenebilir enerji kaynakları sonunda sağ kalan küçük bir toplum yenilenebilir enerji ile yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Bu demektir ki, eğer uzaylılar varsa, bu oranlar oldukça yüksektir, onlarla tanışmadan önce kendilerini yok etmiş olabilirler.
Karanlık Enerji Bizleri Parçalara Ayırıyor
Evren genişliyor. Yavaş ama emin bir şekilde galaksiler git gide bizden dahada uzaklaşıyor. Hepside bilim insanlarını aradığı gizemli ve görünmez karanlık enerji sayesinde. Bilim insanları bir kaç trilyon yıl içinde evrenin o kadar çok genişleyeceğini yıldız kümelerinin ve galaksilerinin birbirlerinden o kadar uzaklaşacağını söylüyor ki, geceleri gökyüzüne baktığımızda tek bir ışık demeti dahi göremeyeceğiz. Bu çok korkutucu bir düşünce, eğer evreni olabildiğince fazla keşfedemezsek bu tür araştırmalar sonsuza dek yok olabilir.
Bu hızlı olan genişleme uzaylıları bizden uzaklaştırıyor olabilir. Bu yüzden daha fazla çalışıp ışığımızı farklı galaksilere olduğunca hızlı yaymak zorundayız. En yakın komşumuz Andromeda galaksisi bile bizlerin 2.5 milyon yıl önceki haline şahitlik ediyor. Ve evrende bu iki galaksi de toz zerresinden daha büyük bir şey olarak görünmüyor.
Kaynak: Livescience